Yazar Tuğba Çelik’ten okunası ve bilgilendirici bir daha: Edebiyatta Muhafazakar Kanonu. Bu kitapla Türk edebiyatı şairlerini ve yazarlarını daha yakından tanımış olacağız. Özellikle muhafazakar şairlerin eserinin ön plana çıkması ve daha çok konuşulması böyle bir kitabı doğurdu.
Yaşam biçimini ve kabulleri derinden etkileyen edebiyatın öğretimi, ister istemez politiktir. Türkiye Cumhuriyeti’nin emekleme yıllarında edebiyat ders kitaplarında Atatürk devrimlerinden yana sanatçıların eserlerine yer açılırken, 1950’lerden sonra bu kitaplara Osmanlı kültürüne özlem duyan ve giderek muhafazakâr sanatçıların metinleri seçilir oldu.
Son otuz senede edebiyat ders kitaplarına Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Namık Kemal ve Peyami Safa egemendir.
Bu sanatçılar Batıya karşı önyargılı ve geçmişten gelenlere bağlı kalmayı seçmişlerdir. Anılan yazar ve şairler sanatsal ya da politik duruş bakımından muhafazakâr bir çizgidedirler ya da Cumhuriyet öncesi dönemine ait sanatçılardır.
Tuğba Çelik kitabını şöyle anlatıyor;
“Muhafazakar edebiyat kanonu masaya yatırmak istedim”
“Bu kitapla edebiyat öğretimine yayılmış muhafazakâr edebiyat kanonunu enine boyuna masaya yatırmak istedim. Muhafazakârlığın ve muhafazakâr edebiyatın kavram olarak izini sürerken yakın Türkiye siyaset tarihine değinmemek olmazdı. 1950’lerde adım adım başlayan sonra çığ gibi büyüyen muhafazakârlık, Türkiye’yi baştan aşağı değiştirirken edebiyatın öğretilme biçimini de altüst ederek muhafazakâr bir edebiyatla donatılmış kuşaklar yetiştirdi.”
Sayfa: 176
Edebiyatta kanon
Edebiyatta kanon, otoritelerin belirlediği ölçülerdeki yazar ve şairlerin bir arada anılması ve onlara benzeme koşuluyla başkalarının da bu kümeye alınmasıyla oluşur. Edebiyat öğretiminde kanon, toplumun edebiyat algısının politik bir süzgeçten geçerek oluşmasına yol açar.
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de oluşturulan dil ve edebiyat dersi öğretim programlarında en sık hangi yazar ve şairlere yer verildiğini araştırmak; bu şair ve yazarlardan bir kanon oluşturulup oluşturulmadığını ortaya koymaktır.
Bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Buna göre Cumhuriyet’ten sonra Türkiye’de hazırlanan toplam yedi dil ve edebiyat dersi öğretim programı incelenmiştir.
Kanon sözcüğünün tarihi
Kanon, Sami dilindeki kamış ya da değnek anlamına gelen bir sözcükten doğar. Yunan tarihinde kanon, insanların bir kültürel tükeniş çağında yaşadıklarına ve tek seçeneğin geçmişin başyapıtlarını kopya etmek olduğuna inandıkları bir dönemde özel bir ağırlık
kazanır. Helenistik çağda kanon sözcüğü en iyisi, bir üslubun en mükemmel temsilcisi anlamına evirilmiştir. Belirli görüşteki kişiler (dinsel, felsefi, yazınsal vs.) kendi görüşlerine uygun yapıtları kanonlaştırır ve hep bu kanonun çevresinde düşünüp yorum yaparlar.
Bir metin, kanona girmişse, o metinle ilgili incelemeler, araştırmalar gündeme gelir, ondan sık sık alıntılar yapılır ve böylelikle o metnin güncelliği korunur.
Kanona giremeyen metinlerin ise kendi mücadelelerini vermeleri gerekir; aksi durumda kaybolma olasılıkları yüksektir. Öte yandan yaşarken kanona girememiş bir sanatçı, öldükten sonra başka görüşler taşıyan kişilerin oluşturduğu bir kanona girebilir.
Kitap sayfası için iletişim: